BioChar Etkinleştirme

Buraya kadar biochar’dan söz ederken hep delikli, gözenekli bir saf karbon dokusu olarak tarif ettik. Payroliz sürecinin sonunda elde ettiğimiz malzeme, yanma odasında ilk başta istiflediğimiz biyokütleye kıyasla hacimce az bir miktar azalmış olsa da, ağırlık bakımından bayağı farklılaşmış, nerdeyse beşte bire kadar hafiflemiş olan, kapkara veya kopkoyu gri bir malzeme.
Bilmeliyiz ki bu aşama henüz biyokömürümüzü tarlamızda güle güle kullanalım demek için erken; çünkü, buraya kadar anlatılanlar doğru olsa da, eksik. Eğer hedefimiz organik tarım amacıyla kullanmaksa ne yazık ki bu ürünü kullanamayız, çünkü henüz etkinleştirmedik. Şimdi bu bölümde, bu en önemli eksik bileşeni de yerli yerine koyacağız ve biochar üretimini tamamlamış olacağız.
Biochar’ı etkinleştirmek deyince, tarımda kullanıma hazır hale getirmek üzere, yükleme ve aşılama diye adlandırılan iki ayrı işlemden söz ediyoruz.
Peki, tam olarak neyi kastediyoruz? Etkinleştirme aşamasında fiilen ne yapmış oluyoruz?
1- Fırından yeni çıkmış, çıtır çıtır ve de gözenekli saf karbon kütlesinin içini önce besin öğeleriyle dolduruyoruz, yani “yüklüyoruz”; böylece, bitkilerimizin çok değerli kankaları olan mikro-organizmalar da mekanımıza yakında teşrif ettiklerinde, konuklarımıza rahatça barınabilecekleri sağlıklı ve konforlu bir ortam sunmak amacıyla, ihtiyaç duyacakları çeşitli donatılarla ve yiyecek, içecek gibi unsurlarla kilerimizi doldurmuş oluyoruz;
2- ve ardından da biochar’ın içine yaşam “aşılıyoruz”; yani seçkin davetlilerimiz olan bu mikro-organizmaları tesisimize çağırıyor ve bitkilerimizin yüzü suyu hürmetine onları en iyi şekilde ağırlamaya başlıyoruz.
Etkinleştirme, özetle böyle, ama daha önce, çok önemli bir aşama olan söndürme işlemiyle bu bölüme giriş yapalım. Çünkü payroliz süreci tamamlandığında elimizde hala yanmakta olan ve ısrarla yanmaya devam etmek isteyen ve sönmeye direnç gösteren ve hala son derece sıcak olması nedeniyle pek de rahat yaklaşamadığımız bir odun kömürü kütlesi kalıyor. Araba kullanmanın en can alıcı kısmı nasıl ki gerektiğinde frene basabilmeyi becerebilmek ise, biochar üretiminin de en kritik kısmı söndürmeyi bilmektir dersek herhalde yanlış olmaz. Önceki bölümde kısaca söz edilmiş olmasına rağmen o kadarıyla yetinmeyelim ve ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha belirtelim ve tüm sürecin belki de en kritik safhası olması nedeniyle en keskin ifadelerle olası risklerini vurgulayalım ki, bu satırları okuyan hiç kimse yanılıp da bir hata yapmasın. Zira ateşle oyun olmaz; bedeli ağır olabilir.
Hem tehlikeli olması ve bir yangına yol açma ihtimali nedeniyle ve hem de bu kömürleşmiş malzemeyi belirlediğimiz amaca hizmet edecek şekilde işleme tabi tutmak amacıyla, önce yanma sürecini sonlandırmalıyız, yani tamamen söndürmeliyiz. Bahçeyi suladığımız hortum ile veya bir kova suyu üzerine boca ederek ateşi söndürmemiz mümkün olabilir ama bizim kastettiğimiz bundan ibaret değil; zira sadece dıştan görünen alevi söndürmek değil, kömürün içindeki alevi de söndürmek zorundayız; şakası yok. Bunun için, bu sıcak kütleyi yanma işleminin uygulandığı noktadan söndürme işlemini uygulayacağımız noktaya emniyetli bir şekilde taşımak gibi zor ve riskli bir iş söz konusu. Gerçi bundan kaçınmak mümkün; eğer yanma işlemi örneğin varil gibi metal bir tekne içinde yapılmışsa, söndürme işlemi de pekala onun içinde yapılabilir; ama kızgın metal yüzeyine soğuk suyun teması ister istemez korozyona, paslanmaya neden olacağı için, metal varilinizin ömrünün azalmasına yol açabilirsiniz. Siz bilirsiniz. Yok, illa başka bir noktaya taşıyacaksanız, yanma odasını taşırken sağlam bir şekilde tutabilmek için ateşin sıcaklığından rahatsız olmamanızı sağlayacak, yeterince uzun tutamaklar tasarlamalısınız.
İçinde sıcak kömürün olduğu yanma odası eğer küçük ve hafif bir tekne ise, belki tek başınıza da taşıyabilirsiniz ama biyokütle ve tekne nispeten büyük ve ağırca ise tek başınıza taşımaya kalkmanız güvenli olmayabilir, belki de taşıma işini iki kişi birlikte yapmalısınız. Taşıdığınız -ve hala sıcak olan- kömürün yanma sürecini durdurmak için hemen hortumla su püskürtmeye başlamalı ama alevi bastırdıktan hemen sonra ilk fırsatta kömürü su dolu bir teknenin içine devirip, tümüyle ve silme su içinde kalmasını sağlamalısınız; dikkatle izlemeli ve söndüğünden emin olmalısınız ve bir süre sonra suyun iyice ısınıp kaynaması ve buharlaşmasıyla birlikte bir kısım kömürün su seviyesinin üzerinde kalması gibi istenmeyen bir duruma izin vermemelisiniz. Odun kömürü haline gelmiş olan biyokütle eğer üzerindeki sudan kurtulup yeniden havayla temasa geçerse, geçmişini hatırlayabilir ve kendisinin hala sımsıcak bir mangal kömürü olduğunu farkederek, fıtratı gereği için için yanmaya devam edebilir ve çok kısa sürede kül olur gider. Sadece kül olsa neyse, siz tamam söndü diye rahatlayarak arkanızı dönüp gitmişken yeniden yanmaya başlarsa, hele ki civarda tutuşmaya yatkın nesneler varsa, hiç beklenmedik bir yangına bile neden olabilir. Bahçesinde biochar yapmayı denemek isteyen okurları bu satırlardan uyarmış olayım: aman dikkat!
Silme suyun içine daldırmayı önerdik ama malesef bu hemen kendiliğinden olan kolay bir süreç değil, çünkü fırından yeni çıkmış taze biochar, suyu itici özelikte ve de çok hafif bir malzeme olduğundan suya daldırmaya çalıştığınızda direnir, bir kısmı yüzeyde kalır, suyun üzerinde yüzer. O yüzden, biochar’a suyun emdirilerek tamamen söndürülmesi, suyun veya su buharının mikro tünellere girişi, gözenekleri doldurması, biochar’ın ağırlaşarak suya batması, sandığınızdan fazla zaman alabilir.
Sıcak odun kömürünü soğuk su ile söndürürken, su zerreciklerinin kömürün yüzeyine çarpması sıcak karbon kütlesinin içinde ilave çatlamalara da yol açtığı için, hem biochar’ın daha küçük parçalara ayrılmasına hem de delikli gözekli yapının daha da derinleşmesine katkı yapıyor; ayrıca bu işlemin kömürün yüzeyindeki olası katran kalıntılarını da bertaraf ettiği değerlendiriliyor. Buharla çatlatma tekniği denilen ve odun kömürünün filtre malzemesi amacıyla üretildiği endüstriyel ortamlarda da yararlanılan bir özellik olarak not edelim.
Su ile sıcak kömürün ilk teması ciddi miktarda buharın açığa çıkmasına neden olur ve hızla biochar yüzeyine çarpan su buharı, mikro ölçekteki gözenekli yapıyı daha da fazla çatlatıp parçalayan bir etki yapar. Bu işlem esnasında sıcak kömüre püskürtülen suyun içinde bir takım minerallerin de olması iyidir, zira gözeneklere giren suyun bu mineralleri de beraberinde içeri taşımasını sağlar. Bir sonraki aşılama işlemi sırasında gözeneklerin ta içine girecek olan mikro-organizmalar için bu değerli mineral kaynakların daha şimdiden biochar’ın iç tünellerine yerleştirilmesi elbette çok yararlı olur.
Söndürme işlemini, gelecek bölümde işleyeceğimiz bir sonraki aşamaya hazırlık olarak da değerlendirmek isteyenler arasında, küçük su kullanmayı yeğleyenler de, veya kompost kaynaklı azot-yoğun sıvıları uygulayanlar da var. Hani, kimi okur internette görüp de mattah bir şey sanmasın, bir yerlerini yakmasın diye uyarmak için yazıyorum, kömür soğuduktan sonra tamam da, bence bu aşamada pek de anlamlı olmayabilir.
Söndürdüğümüz ve suyun içinde beklettiğimiz biocharın, delikli gözenekli yapısından layıkıyla yararlanabilmemiz için şimdi olabildiğince küçük parçalara ayrılması gerek. Gene bahçe koşullarında zihnisinir çözümleriyle mağrur bazı Amerikalıların önerisi, sönmüş biochar’ı çuvallara koyup, garaj önlerinde yere serip, arabayla defalarca üzerinden geçmek şeklinde. Ama bence buna hiç gerek yok. Zaten galeta misali, fazlasıyla kırılgan bir yapıda olan malzememizi, bir kovanın içine koyup biraz ağırca bir cisimle, tıpkı havanda döver gibi, mesela irice bir çekiç ile 8-10 kez vurmak bile fazlasıyla yeterli olur. Elde ettiğimiz küçük parçaları ise tercihen ince bir elekle diğerlerinden ayırıp, kalan kısmına bir süre daha vurmaya devam edersek, kısa süre içinde istediğimiz boyutlarda bir malzememiz olur.
Biochar’ın çimento tozu boyutlarında zerrecikler halinde olmasının pek sakıncası olmasa da, hiç olmazsa bir kısmının 1-2 mm’ye yakın boylarda, kum tanesi veya granül boyutlarında olması, bahçenize uygulanıp toprağınızla karıştığında kumlu toprağa yakın özellikte süzek bir toprak yapısı sağlayacağından, toprak düzenleyici bir etki de yapacaktır. Bu boyutlardaki biochar’ın hem gözenekleri sayesinde suyu tutan hem de parça büyüklüğü sayesinde suyun fazlasını akıtarak oksijenlenme sorununa izin vermeyen mükemmel bir toprak yapısı yaratması, bana göre, mikrobiyolojik etkisi kadar değerlidir. O nedenle en çok 2-3 mm boyutlarında bir elek kullanılması bana iyi bir fikir gibi geliyor. Ama profesyonel bir firmanın çeyrek inç (6 mm) boyutlarında elek kullandığını ve herkese önerdiğini belirtmiş olalım.

» sonraki